28 Ocak 2014 Salı

Bin Dokuz Yüz Seksen Dört-George Orwell

Kitap Adı: Bin Sekiz Yüz Seksen Dört
Yazar: George Orwell 
Yayınevi: Can Yayınları
Sayfa Sayısı: 350 Sayfa
Benim Puanım:  10/10

"George Orwell' in kült kitabı Bin Dokuz Yüz Seksendört, yazarın geleceğe ilişkin bir kabus senaryosudur. Bireyselliğin yok edildiği, zihnin kotrol altına alındığı, insanların makineleşmiş kitlelere dönüştürüldüğü  totaliter bir dünya düzeni, romanda inanılmaz bir hayal gücüyle, en ince ayrıntısına kadar kurgulanmıştır. Geçmişte ve günümüzde dünya sahnesinde tezgahlanan oyunlar düşünüldüğünde, ütopik olduğu kadar gerçekçi bir romandır Bin Dokuz Yüz Seksendörr. Güncelliğini hiçbir zaman yitirmeyen bir başyapıttır; yalnızca yarına değil, bugüne de ilişkin bir uyarı çığlığıdır."

Kitabın arka yüzünden alıntıdır.

Kitap nasıl ilerledi, bana neler kattı?

Uzun süredir sayfalar arasında gidip gelmemiştim. Bir sayfa ileri bir sayfa geri, adeta ezberlemek istercesine okudum. Tuhaftı... Okurkenki duygularımı ne kadar rahat yazıya dökebilirim bilmiyorum. Ama okurken içimden aklımdan bir şeyler koptu. Anlatılanlar o ütopik dünyada geçen olaylar bir şekilde gerçekteki olayların bir köşesine dokunuyordu adeta. Olayları ilerleyişi, anlatılan siyasi ideolojiler, insanların davranışları ve yaşadıkları dünya... Beni en çok etkileyen medyadan insanlara aktarılan yalanlar, kişilerin beynine empoze edilen gerçek dışı olaylar ve çocukları daha küçük yaşta televizyonları kullanarak hapis ettikleri o lanet dünya... Bunlardan sonraysa "düşünce polisi" adı verdikleri insanları düşüncelerinden dolayı suçlayan, ve geceleri gelip yataklarından alıp bu kişileri yok eden bir polis departmanının varlığı... Bence ben anlatmayayım siz okuyun; neyiz nerelerdeyiz bir bakın...

Bu kitap da Kitap Şenliği kapsamında okuduğum kitaplardan biriydi. 8. kategori olan sinemaya uyarlanmış bir kitap okuyup filmi izlemek gerekiyordu. Filmi henüz izleyemedim çünkü hala kitabı sindiremedim... Ama en azından 20 puanı kazandım :)

Kitaptan Alıntı

"Özgürlük iki kere iki dört eder diyebilmektir. Buna izin verilirse, arkası gelir."

Sanırım bu cümle benim için kitabın başı ve sonunu temsil ediyor... Öyleki masamdaki panoya çoktan yazılıp asıldı bile...

27 Ocak 2014 Pazartesi

Efsana-Bir "Barbaros" Romanı

Kitap Adı: Efsane
Yazar: İskender Pala
Yayınevi: Kapı Yayınları
Sayfa Sayısı: 379 Sayfa
Benim Puanım:  8/10


Efsane' nin Konusu

Hani hemen herkesin hayatını merak ettiği, ya da hayatını öğrendikten sonra hayranlık duyduğu ya da daha sadece adını duyunca bile saygıyla önünü iliklediği kişiler vardır ya; işte bu kitapta benim için o şekilde olan kişilerden birini Barbaros Hayrettin Paşa' yı yani namı diğer Kızıl Sakal' ın hikayesi... Kitabın en başında sizi Barbaros' un asıl adı olan Hızır ile tanıştırıyor; ailesini abisi Oruç Reis' i, babasını, babasının neden onu denizlerden uzak tuttuğunu... Sonra nasıl denizlere aşık olmaya başladığını, nasıl Kaptan-ı Derya olduğunu, nasıl adından hem saygı hem de korkuyla bahsedildiğini anlatıyor. Aralarda bir soluk almanız için bir de aşk hikayesi sıkıştırılmış. Sıkıştırılmış dediysem öyle basit oku geç değil; adeta tüm bir olay örgüsünün içine sindirilmiş bu hikaye. Adeta aşk hikayesi olmaktan çıkıp, Barbaros' un yaşadığı dönemdeki diğer ülkelerdeki durumları bize özetleyen birer yardımcı kahraman olmuşlar. 

Kitap Hızır ile başlıyor, Hızır Reis, Barbaros Hızır Reis ve Barbaros Hayrettin Paşa ile ilerleyerek size sıkmadan güzel bir tarih romanı, biyografi romanı sunuyor.

Resim bana aittir :)

Kitap nasıl ilerledi, bana neler kattı?

Kitap en başında oldukça durağandı, olayların nasıl bağlanacağını merak ederek azcık sıkılarak ilerledi. Ancak ilerledikçe bütün konular içiçe girmeye, bir bütün olmaya başladı. Kısaca bir İskender Pala klasiği... Şahane...

Bana neler kattı dersek;

  1. Kendisi hakkında pek bir şey bilmediğim deyim yerindeyse bir çok isim arasında sessiz kalan kahramandı. Bu yüzdendir belki de kendisi hakkında bildiğim az buçuk şeylerden bile kendisine olan saygım. Bu kitap benim gerçekten doğru bir kişiye saygı duyduğumu görmemi sağladı. Öbür yandan tarihi bir roman olduğundan tarihi bilgimi de pekiştirmemi sağladı.
  2. Vee tabiki Kış Şenliği Etkinliğinin ikinci ayında bana 13. kategoriyi tamamlayıp 25 puan kazanmama yardımcı oldu :)



Kitaptan Alıntı

"Deniz ufkunda top sesleri nerden geliyor?
 Barbaros, belki donanmayla seferden geliyor!

 Adalar' dan mı? Tunus' tan mı, Cezayir' den mi?
 Hür ufuklarda donanmış iki yüz pare gemi

 Yeni doğmuş aya baktıkları yerden geliyor;
 O mübarek gemiler hangi seherden geliyor?

Yahya Kemal Beyatlı"


23 Ocak 2014 Perşembe

Aman Tanrım!

Aman Allahım bu benim hayatım mı?? Adeta kendimi tanıyamaz, yatağıma kavuşamaz, yarım saatten uzun süre yemek yemeye zaman ayıramaz oldum!

Her şey final haftamın başlamasıyla başladı... Vize döneminde iş - okul dengesini kuramayıp tökezleyen bir insandım bir de üzerine sevgili ile insanın arası bozuk olunca vay haline! Vize değil, depresyon haftalarıydı adete! Sonra üzerine çılgınlar gibi yaptığımız projeler, ödevler... Bir ara resmen ağlıyordum. Tam oh projeler bitti derken sunumları başladı. Tam altı saat bir dersin sunumunda kaldık! Ardından finaller için iş yerinden izin aldım, erkek arkadaşımla düzeldik falan bir abandım finallere. Neyse finaller bitti-emeğimin de karşılığını aldım-. Ardından bitiremediğim bitirme tezimin teslimi başladı. Hayır şaka değil gerçekten bitmiyor! İki haftadır sabah 8 akşam 5 işte çalışıp, eve geldiğimde zaten saat 6 buçuk olduktan sonra bir de bitirme tezi mesaim başlıyor! Hatta bu satırları yazılırken, arkda tarafta tezim kuzu kuzu beni bekliyor!

Tüm bunların bir şekilde karşılığını alacağımı bilsem de, artık tezim bitsin en azından işten geldiğimde rahatça ayaklarımı uzatıp kitap okuyayım istiyorum. Ara tatilde bütünlemeye kalmamamın hediyesi tam zamanlı işe gidip, tez yazmak olmamalı ama dimi?

Ben neden anlattım bunları derseniz okuduğum kitapların izlediğim filmlerin yorumları tanıtımlarını paylaşamıyorum uzun süredir bunun açıklamasıdır. 

Vee yazımı annemin cümleleri ile bitiryorum "Kim dedi sana mühendis ol diye? Hadi mühendislik okuyorsun tamam da okurken niye çalışıyorsun zorun ne?"... Tüm sorulara tek cevap: Kendi ayakları üzerinde durabilmek gibi büyük bir motivasyonum var!

1 Ocak 2014 Çarşamba

Ne oldu şimdi?

Hiç nefes alamadığınız oldu mu? Böyle tam nefes almak için ağzınızı açtığınızda boğazınıza bir şey takılıp kaldı mı? Hani yutkunsanız geçebilecek, bilirsiniz ama hayır yutkunamazsınız; nedendir bilinmez...

Klasik aralık sonu durumları; hafızalar bir yıl başa sarılır, neler yaşadık diye bakılır. Sonra bir gazla "Bu sene..." diye başlayan "...yapacağım." ile biten cümleler kurulur. Gerçekleşir mi o cümleler bilinmez. Hatta ocakta kurduğun o cümleyi, aralıkta hatırlamazsın çoğu defa. Ne istedim ne oldu diye değil de ne oldu bu sene diye bakılır olaya. Belki kimse ne beklediğini bilmediğinden, belki unuttuğundan, belki de planlanan ile gerçekleşenin bağdaşmadığını görmek istemediğinden umudunu kaybetmemek için...

Bu sene neler oldu? Kendi açımdan olan olaylar, genel olarak dünyaya bakıldığında sönük kalır. İnanıyorum ki "bütün olunmadan tekil olunmaz" çünkü...

Benim için 2013 ölüm senesiydi. Gerçi her sene birçok insan ölüyor, öldürülüyor. Ama bu sene ölüm çok tanıdık kişileri aldı, çok genç kişileri düşünceleri aldı. Sanki kişilerden çok ideolojiler, düşünceler öldürüldü, ya da öldü. Tartışılır... Ne güzel demiş Turgut Uyar ;" ... Başarısız boktan bir kış geçirdik, kanımız bile doğru dürüst akmadı, bir sürü çocuğu öldürdüler.". İşte tam da böyle bence... Öte yandan çocukluğumdan beri ekranda gördüğüm kişiler öldü. Sesini duymaya alıştığımız kişiler öldü. İlk defa ölümün çocukları da-yaşıtlarımı da görebildiğini, ölümün gerçekten yakın olduğunu anladım bu sene.

Peki ben ne yaptım bu sene? Başarılar, yenilgiler, isyanlar, yalnızlıklar, kalabalıklar... Bunların hepsi vardı: Duygularım o kadar yoğunduki insan olduğunu bir defa daha hissettim bu sene. Varlığım ve yokluğum arasında gezdim durdum tüm sene. Planlamış mıydım ben bu seneyi? Hayır. Sadece isteklerim vardı. Şimdi düşününce o istekler-hedefler birçoğunu yakalamış olmama rağmen 2013 için olmadı bu sene demek. Yıkılmalar toplanmalar derken bir istekle yine açtığım bloguma bile zaman ayıramadım sönük kaldı adeta. 

Ama en güzeli neymiş hayatta 2013 te bunu öğrendim: UMUT. Eğer yarın ne yapacağınızı planlıyorsanız ya da gece üşümemek için yatarken üzerinizi örtüyorsanız bu yaşayacağınıza dair bir umut beslediğinizi gösterir. En güzel umut da yaşamak değil midir? O zaman biz de umutlarımıza tutunalım 2014 te. Mesela ben yıllardır yapmadığımı yapıp yine istekler-hedefler listesi oluşturdum 2014 için. Ama bu defa yıl içinde açıp bakmayacağım o listeye ve aralık ayında baktığımda göreceğim; neredeydim nereye gelmişim :)

Uzun lafın kısası; herkese yeni umutlarının olduğu, bol kitaplı, bol öğrenmeli en önemlisi bol yaşamalı bir sene olsun :)